Para ve güç birlikte anılır yüzyıllardır. Kafamızda bir arada kodlayagelmişizdir bu ikisini hep. Ne kadar çok para, o kadar güç. Paramız arttıkça güçleniyor muyuz peki sahiden?
Fakir biri güçlü olamaz mı? Güç nedir?
Güç tanımımızda bir hata var galiba. Lüks yaşamayı mutluluk sanıyor, mutluluğun ise parayla sağlanabileceğini düşünüyoruz. Ve bunları sağlayabilmek için de canımızı dişimize takarak çalışıyor, kariyerimizde yükseldikçe kendimizi daha saygın, daha sağlam, daha sözü geçen ve bunların toplamında daha güçlü sanıyoruz.
Günümüz filozof/ yazarlarından Alain de Botton'un Felsefenin Tesellisi kitabında bahsettiği önemli Antik Yunan filozoflarından Epikuros'a göre hayatımızın temel amacı mutluluktur. Epikuros, insanın arzularını 3'e ayırmıştır;
Zorunlu ve doğal arzular,
Doğal ancak zorunlu olmayan arzular
Ne doğal ne de zorunlu olan arzular
Filozofun mutluluk şemasına göre, aç kalmakla yemek yemek arasında oluşan mutluluk farkı, basit bir yemek yemekle zengin bir sofradan yemek arasında yoktur. İnsanı bu noktada asıl mutlu eden, aç kalmamış olmaktır. Üstüne koyduklarımız, anlık hazlar verse de asıl mutluluğu veren, tokluk hissidir.
Aynı şekilde, bir işinin ve dolayısıyla gelirinin olup olmaması arasındaki fark, rütbe arttıkça mutluluğu arttırmaz. Bilakis, "ya elimdekini kaybedersem" korkusu getirir.
Asıl mutluluk, sağlıklı olmak, üste başa giyecek kıyafetlerin olması, yiyeceğinin olması ve etrafının sevdiklerinle çevrili olmasıdır, bu kadar. Ama kulübede mi yoksa villada yaşadığının önemi yoktur.
Epikuros'un bu felsefesi, söylenmesi kolay ancak yapması zor bir seçim çoğumuza göre. İçselleştirmek gerekiyor, uygulamaya geçmeden önce. Son yıllarda tutulduğumuz kişisel gelişim bombardımanı, bir şeyleri hazmetmemize izin vermeden peşi sıra akıllar veriyor çoğu zaman.
"Mutlu ol", "anda kal", "korkusuz ol" gibi bir çok slogana maruz kalıyoruz ve kabul edelim ki hiç birimiz guru değiliz. Bunca yıllık kalıplarımızı bir anda kırmamız kolay değil. Bize bugüne kadar "çok çalış, çok kazan, rahat et" dendi, "Allah kimseyi alıştığından aşağı düşürmesin" dendi, belli bir standardımızın olması, başarılı olursak zengin olacağımız ve şu ve bu...
Tüm bunlardan vazgeçen "Ferrari'sini satan bilgeler" güçsüzleştiler mi peki sizin gözünüzde? Hayır mı? Peki bu rolü kendinize niye yakıştıramıyorsunuz o halde? Gücünüzü elinize almanızın yolu, bakış açınızı kırmaktan geçiyordur belki de...
No comments:
Post a Comment